On iki yıllık iktidarında yaşamın tüm alanlarına saldıran AKP’nin elinden kentler de nasibini fazlasıyla aldı. Özellikle İstanbul’un doğal, tarihi ve kentsel zenginlikleri hızla nakde çevriliyor; İstanbul’da kent sakinlerinin yaşamı gitgide zorlaştırılırken sermayenin oyun alanı her geçen gün genişletiliyor. İstanbul’a karşı işlenen kent suçlarını satırlara sığdırmak imkansız ama yerel seçimlerin yaklaştığı şu zamanlarda birkaçını hatırlayalım:
– İstanbul’un silueti bozuldu: Gökkafes, Şehrazat Konakları gibi yapılar silueti katlederken, Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Camii’nin siluet etkisini kaybettiği açıklandı.
– Taksim yayalaştırma projesiyle, meydana büyük mücadelelerle kurtarılan Gezi Parkı dışında tamamen beton döküldü; meydan insansızlaştırıldı.
– Emek Sineması, Maksim Gazinosu ve İstanbul’un ilk sineması olan Majik Sineması yıkılarak yerlerine AVM’ler inşa edilmeye başlandı. Maksim Gazinosu ve Majik Sineması’nın alanında inşa edilen AVM’ye ruhsat iptali çıktıysa da inşaat yükselene kadar mühürleme gerçekleşmedi.
– Haliç Metro Köprüsü’nün ve Marmaray’ın yarattığı tahribat, Aksaray’daki yıkımlar, Fener-Balat’taki acele kamulaştırma, Sulukule’deki yerinden edilme ve Yenikapı’da yapılan dolgu miting alanı sonucunda Tarihi Yarımada’da yaratılan tahribatlar, UNESCO ve ICOMOS tarafından kültürel miras ve evrensel değer kabul edilen İstanbul’u bu niteliğini kaybetmesi tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı.
– Haydarpaşa Garı’nın artık gar olarak kullanılmayacağının ilanından sonra, Haydarpaşa’da 2010 yılında yangın çıktı ve akabinde kaderine terk edilen bina çürümeye başladı.
– Kuzey Ormanları Üçüncü Köprü ve Üçüncü Havalimanı inşaatlarıyla katlediliyor; burada bulunan İstanbul’un önemli yeraltı ve yerüstü su kaynakları yok ediliyor.
– Dev Çamlıca Camii ve Külliyesi inşaatı nedeniyle Çamlıca Tepesi tahrip edildi.
– Sulukule, Tarlabaşı ve Ayazma’da yaşanan kentsel dönüşümle buralarda yaşayanların yaşam alanlarına el konuldu; onlar mahallelerinden sürülürken inşaatla büyüyen sermayeye yeni şantiye alanları açıldı.
– Sevda Tepesi’nin imar hakkı Erdoğan Bayraktar tarafından Suudi kralına ‘hediye edildi’; Sevda Tepesi ve Boğaziçi alanı imara açıldı.
– Tarihi Cenevizliler’e dayanan Karaköy’deki Salı Pazarı alanına Galataport Projesi adıyla kruvaziyer liman ve turizm alanı yapılmasını öngören proje onaylandı.
– TOKİ eliyle kamu arazileri lüks konut ve ticaret yapılaşmasına açıldı: Fatih Ormanı ve Şişli Ayazağa Gecekondu Önleme Bölgesi Maslak 1453 projesi için Ağaoğlu’na tahsis edildi.
– SİT alanları imara açıldı: Kadıköy Kuşdili Çayırı Otopark inşaatı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylandı.
– Gerçekleştirilen ve planlanan çılgın projelerle kent ve doğa tahribatı hızlandı. Aceleye getirilen Marmaray ve yapılması planlanan Kanal İstanbul bunların sadece ikisi.
– Mahkeme kararlarına rağmen kent suçlarında hız kesilmedi: Endüstriyel Miras olarak kabul edilmiş olan Mecidiyeköy’deki Likör Fabrikası yıkıldı ve mahkemenin olumsuz kararına rağmen üzerindeki Quasar İstanbul gökdelenlerinin inşaatı devam ediyor.
– Keyfi restorasyon uygulamalarıyla tarihi binalar, yıllar içinde gördükleri tahribattan çok daha fazlasına maruz bırakıldı: Kılıç Ali Paşa Camii, Hüseyin Ağa Camii, Abdullah Ağa Yalısı ve daha niceleri tanınmaz hale getirildi.
Yukarıda sıralanan kent suçları, İstanbul’un ve İstanbulluların kent yaşamlarının maruz kaldığı tahriplerin sadece çok az bir kısmı. Bu örneklerden, bütün bu kent suçlarının işlenmesinde arkasına sığınılan kamu yararı gerekçesine kimin karar verdiğinin ne kadar önemli olduğu açıkça görünmektedir. Kamu yararı AKP elinde sermaye yararına dönmüşken, İstanbul’u AKP’nin elinden kurtarmak, kamucu bir belediye anlayışıyla kenti sermayenin değil hepimizin kılmak acil bir ihtiyaçtır.
27 Mart 2014