13 Şubat 2024’de ülkemizde şimdiye kadar yaşanan en büyük çevre felaketlerinden biri Erzincan’ın İliç ilçesinde gerçekleşti. Öğütülüp toz haline getirilmiş ve içine siyanür katılmış 30 milyon ton kayaç, 9 işçinin canını alarak Fırat’ın su havzasına doğru kaydı. Siyanürün Arsenik gibi tehlikeli maddeleri çözme özelliği nedeniyle ortaya çıkan ağır metallerin ne ölçüde Fırat’ın suyuna karıştığı, karışacağı henüz belli değil. Medeniyetin beşiği olarak anılan ve Dicle Fırat nehirlerinin oluşturduğu Mezopotamya havzası bile tehlike altında.
İşte bu büyük felaketin üzerinden henüz üç ay bile geçmemişken, Uğur Yıldız, Adnan Keklik, Ramazan Çimen, Kenan Öz isimli işçi kardeşlerimizin cansız benlerine ulaşılmış fakat hala Fahrettin Keklik, Mehmet Kazar, Şaban Yılmaz, Abdurrahman Şahin ve Hüseyin Kara isimli beş işçi kardeşimiz, bu milyonlarca ton siyanürlü toz yığınının altında yatarken inanılmaz bir yüzsüzlük örneği ile karşı karşıyayız. Altın Madencileri Derneği ve Dünya Altın Konseyi 16 Mayıs’ta Ankara’da Sorumlu Altın Madenciliği Konferansı adıyla bir etkinlik düzenlediklerini duyurma cüreti göstermişlerdir.
Bu, günümüzün Altın’cı Filosu, yerli işbirlikçileriyle beraber bir sömürge muamelesi yaptıkları ülkemizde suçlarını aklayacak, İliç felaketindeki sorumluluklarını perdeleyecek bir girişimde bulunmaktadırlar. Başta İliç olmak üzere siyanürlü altın işletmelerinin kapatılması talebinin yükseldiği bugünlerde bu yüzsüzlüğe derhal son verilmelidir.
Türkiye İşçi Partisi’nin Bilim Kurulu, Toplumcu Mühendis Mimar Şehir Plancıları, Kent ve Ekoloji Bürosu uzmanlarının yaptığı çalışmalarda gösterildiği gibi; dünyada üretilen altın, büyük ölçüde mücevherat, yatırım ve merkez bankalarında stok olarak kullanılmaktadır. Endüstride ve tıpta kullanım oranı ise çok düşüktür. 2023’te bu oran %6 olarak gerçekleşmiş ve 297 ton altın teknoloji alanında kullanılmıştır. Dünyada üretilmiş mevcut 218.500 ton altın, bu kullanım ihtiyacını en az 700 yıl karşılayabilir. Kaldı ki yılda 1.200 ton altın geri dönüştürülmektedir. Geri dönüşüm ile endüstriyel altın ihtiyacı neredeyse sonsuza kadar sağlanabilir. İnsan, canlı ve doğa odaklı bir bilim ve mühendislik zaten altın yerine kullanılacak çözümleri bulacaktır ve bulmaktadır. Ayrıca külçe ve granül altın yatakları tüketilmiştir. Topraklara, doğaya, canlılara işkence ederek, yok ederek altın üretmeye, afet üretmeye ihtiyaç yoktur.
Ülkemizde, çoğu siyanürlü yığın liçi yöntemiyle çalışan 19 altın işletmesi mevcuttur. Binlerce hektar arazide milyonlarca ton kayaç öğütülüp siyanürle altın elde edilmeye çalışılmaktadır. Bir ton kayaç siyanürlendiğinde birkaç gram altın elde edilmektedir. Elde edilen altının ekonomik değeri, oluşturulan çevre hasarlarının geri döndürülmesi maliyetini karşılamamaktadır. Siyanürlü altın işletmeciliği madencilik değildir, sanayicilik değildir, ihtiyaçları karşılamak adına üretim değildir. Bir grup, hatta dünya geneline yayılmış tek bir şirketin doymak bilmeyen iştahının adıdır.
Mesleklerimizin kazandırdığı uzmanlık bilgilerini emekten, halktan yana kullanan mühendis, mimar şehir plancıları olarak; TBMM Erzincan İliç Maden Kazasını Araştırma Komisyonu üyelerine sesleniyoruz: Sömürgecilerin ülkemizdeki lobi faaliyetlerine değil, bilime, tekniğe ve halkın, ülkenin çıkarlarından yana olan uzmanlara, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği’ne, Türk Tabipler Birliği’ne kulak vererek değerlendirmenizi yapınız.
TMMOB, TTB başta olmak üzere meslek örgütlerimize, sendikalarımıza ülkenin emekten, insan yaşamından yana doğamızı korumak isteyen tüm güçlere çağrımızdır; gelin Uğur’un, Adnan’ın, Ramazan’ın, Kenan’ın, Fahrettin’in, Mehmet’in, Şaban’ın, Abdurrahman’ın, Hüseyin’in canı, Fırat’ın suyu, Anadolu’nun toprağı, dünyamızın havası için sömürgecilerin 16 Mayıs’ta yapmak istedikleri bu yüzsüzlüğüne dur diyelim, Altın’cı Filo’ya geçit vermeyelim.
Toplumcu Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları