Tayfun Kahraman, hepimizin geleceği için mücadele yürüten bir şehir plancısı, akademisyen ve aynı zamanda MS hastası olan bir meslektaşımızdır. Gezi Davası kapsamında haksız ve hukuksuz biçimde cezaevinde tutulan meslektaşımızın, hastaneye götürülürken maruz kaldığı insanlık dışı muamele görüntüleri, Saray Rejimi’nin baskı politikalarının ne denli acımasız olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu zulüm, emekçi halkın haklarını gasp eden düzenin insan onurunu da hiçe saydığının kanıtıdır. Hukukun, vicdanın ve ahlakın yok sayıldığı bu saldırı, yalnızca Tayfun Kahraman’a değil, tüm topluma yapılmıştır.
Biz sosyalistler için işkence, sömürü düzeninin en çıplak ve en alçak halidir. İnsan bedenine ve ruhuna saldıran bir sistem, halkın iradesini yok etmeye çalışmaktadır. Amacı da emekçilerin eşitlik ve özgürleşme mücadelesini engellemektir. Bu baskı rejiminin karşısında, insanı ve onun onurunu savunmak, geleceği savunmaktır.
Bu yüzden, onurumuza sahip çıkmak, dayanışmayı büyütmek zorundayız. Baskılara boyun eğmeyeceğiz. Uluslararası sözleşmelerin güvencesi altındaki “işkence yasağı” herkes için bağlayıcıdır. Tayfun Kahraman’a yapılan kötü muamele, derhal soruşturulmalı, sorumlular yargılanmalı ve bu insanlık dışı uygulamalara son verilmelidir.
Tüm demokrasi güçlerini, emek ve hak mücadelesi örgütlerini ve insan onuruna saygı duyan herkesi bu hukuksuzluğa karşı birlik olmaya çağırıyoruz. Bu baskı düzeni son bulana kadar, mücadelemiz sürecektir.
İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek!