13 Şubat 2020
Italio Calvino’nun Görünmez Kentler kitabı; mimarlık fakültesinin ilk döneminde okuduğum ve izleyen yıllar boyunca yeniden yeniden sayfalarını açtığım, sevdiklerime anlamlı bir hediye olarak sunduğum, paylaşmaktan büyük keyif aldığım yol arkadaşımdır. Görünmez Kentler pek çok kişiye ve farklı alana ilham verdi. Mimarlara, kent çalışanlara, tasarımcılara, sinemacılara; çocuklara, kafası havada gezenlere, arayanlara… Bu yazı yolculuklara, yolda olmaya şahsi övgü niteliğindedir.
“Marco Polo’nun anlattığı kentlerin birbirine benzediğini, birinden ötekine, yolculukla değil öğelerin değişmesiyle gidilebildiğini fark etmişti Kubilay Han; düşüncesi artık Marco’nun anlattığı kentlerden özgürce yola çıkıyor, kenti parça parça söktükten sonra terkibini yeniden ayarlayarak parçaların konumunu ve duruşunu değiştirip başka türlü yeniden kuruyordu…” 1
Bir arkadaşım “Ücretli çalışmak aşıklar için değil” demişti. Ben de o cümleyi benzettim, yolda olmak ücretli çalışanlar için değil ne yazık ki. Yolda olma deneyimlerimin işsiz ya da freelance çalışma dönemlerime denk gelmesi olması tesadüf olamaz değil mi? Sanki bir lütufmuşçasına yıllık izninizi almak için motive olacaksınız ve onu alacaksınız, işlerinizi ayarlayacaksınız, izniniz süresince iş yerinden telefonla aranmamanın, mail ya da mesaj almamanın koşullarını yaratacaksınız, gideceksiniz, sonra yine aynı masaya döneceksiniz, yılın geri kalan zamanı izin döneminizin hayaliyle yaşayacaksınız, hülyalara dalacaksınız. Zor…
Tüm yıl yıllık izninin planlamasını yapıp onu ilmek ilmek örenlere gıptayla baktım hep. Çünkü benim için uzak tarihlere yapılan planlar başarısız olmaya mahkumdur. Ya beraber yola çıkacaklarınız cayar, ya “para-enerji-zaman” üçlemesinden bir ya da bir kaçı denklemden düşer, ya da cezbeden başka bir yol çıkabilir. Onun için heyecanı geldiğinde gidivermek en efektif olanı. Ancak karşınıza dikilen yine ücretli kölelik düzeni! E haftasonu? Sektörümüzün büyük kısmı için cumartesilere özgürlük olmadığından canımız pazarımız yetersiz kalıyor.
Van, Mart 2017
Heyecanla koyulduğum her yola çıkış öncesi aniden bir hüzün, gitmeme isteği belirir. Eve dönme-yola çıkma gerilimi bir miktar sürer; ancak sırt çantam kazanır. Yolda olmanın, yürümenin rehabilite eden bir tarafı olduğu kuşkusuz doğru. Aracınız otobüs, tren, ayaklarınız ne olursa olsun yolculuk ediyor olmak ya da yürümek düşünmekle doğrudan ilişkili. David Le Breton Yürümeye Övgü kitabında Kierkegaard’dan aktarır: “Ben en verimli şekilde ancak yürürken düşünebiliyorum ve yürüyüşün uzaklaştıramayacağı hiçbir saplantının olabileceğini düşünemiyorum.” 2
Her kentin deneyimlenmesi onu deneyimleyenin de öznelliğinin katkısıyla bambaşka oluyor. İstanbul örneğin, “turist” için başka, yaşayan için başka; denizden bakan için başka, binaların gölgesinde kalan için de başka türlü görünür. 3 Bir kentin “turist rotası” üzerinde adımlıyorsanız size gösterileni görmeyle yetinmek durumundasınız. Oysa yaşamı görmeyi seçer ara bir sokağa dalarsanız sürprizli bir oyunu oynama şansı olabilir.
“Kentler de düşüncenin ya da rastlantının eseri olduklarını sanırlar hep, ama ne biri, ne öteki ayakta tutmaya yeter onların surlarını. Bir kentte hayran kaldığın şey onun yedi ya da yetmiş yedi harikası değil, senin ona sorduğun bir soruya verdiği yanıttır.” 4
Belgrad, Nisan 2017
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre Seyahat Özgürlüğü temel bir insan hakkıdır. Bildirge’nin 13. Maddesi’ne göre; “Herkesin bir devletin toprakları üzerinde serbestçe dolaşma ve oturma hakkı vardır. Herkes, kendi ülkesi de dahil olmak üzere, herhangi bir ülkeden ayrılmak ve ülkesine yeniden dönmek hakkına sahiptir.” TC Anayasası’na göre ise bu özgürlük fazla gelmiş olacak ki 2010 yılında değişiklik yapılan haliyle düzenleme/kısıtlamalar getirilmiştir. TC Anayasası’nın 23. Maddesi’nde “herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.” Ancak hemen ardından ekleyiverir: “Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.”
Onlarca Barış Akademisyeni’nin yıllardır pasaportları yok, seyahat özgürlükleri, eğitim hakları gasp edilmiş durumda. Yurtdışına çıkış yasağı olmadığı halde pasaportlarına tedbir kararı uygulanan akademisyenlere birer birer beraat kararı gelmesine rağmen hala pasaportlarını alabilmiş değiller.
Yola çıkmanın hepimiz ve her an için yolculuk demek olmadığı bir gerçek. Kimimiz için sürgün, gurbet; kimimiz için zorunluluk… Kimimiz için savaş, kaçış. Calvino’nun bu “düşsel atlas”ında değil belki ama kentlerine yolculukta bir özgürlük var. Hepimizin düşlerindeki özgür dünyaya…
Deniz Öztürk – Y.Mimar
toplumcumeclis.org
*Yürümeye Övgü kitabına atıfla.
Fotoğraflar yazara aittir.
1Italio Calvino, Görünmez Kentler, YKY Yayınları 2006, s. 87
2David Le Breton, Yürümeye Övgü, Sel Yayıncılık, 2007, s.55
3Italio Calvino, Görünmez Kentler, YKY Yayınları 2006, s. 68
4age, s.88