14 Mayıs 2020
Ülkemiz mimar mühendislerinin birlik örgütü TMMOB yine hedefe konuluyor. 2017 yılında gerçekleşen tartışmalı bir referandumla hayata geçirilen başkanlık sistemi adı altındaki otokratik rejim kendi zihniyetin haricinde örgütlenmelere, farklı seslere artık katlanamamaktadır. Son dönemde yeniden gündeme getirilen ve başta Barolar ve TTB olmak üzere bütün mesleki örgütlenmeler içinde geçerli olacağı öngörülen ” düzenleme” isteklerinin arkasında yatan neden budur.
Giderek artan ve her alanda uygulanmak istenen yağma ve talan politikaları karşısında, sahip oldukları yetişmiş insan kaynağı, kültürel ve mesleki donanımları ile en zor şartlar altında dahi ekonomik / demokratik hakların ve ülkemizin kaynaklarının savunucusu olan bu yapıların sesi yok edilmeye çalışılmaktadır.
Aslında dozu ve şekli değişse de bu baskılar yeni değildir. Her dönemde egemenler için meslek örgütleri engel olarak görülmüş ve etkisiz kılınmaya çalışılmıştır. Ancak bu mümkün olmamıştır ve olamayacaktır. Ülkemiz değerlerini her şeyin üzerinde gören mimar ve mühendislerimizin mücadelesi hiç bir şekilde engellenemeyecektir.
Tarihinde TMMOB Örgütlülüğe Saldırılar
Ülkemiz mimar ve mühendisleri Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ülke kalkınması içinde aldıkları role paralel olarak örgütlenme ve birlik arayışlarına girmişler, yasalar nezdinde bu pratiklerine uygun güvenceler için iktidarları zorlamışlardır. 1938 yılında çıkarılan ilk yasadan sonra 2. Dünya Savaşı ertesinde dünyada demokratikleşme eğilimlerinin güçlenmesi ile birlikte devam eden bu mücadele sonucu 1954 yılında TMMOB kurulmuştur. 1961 anayasası ile birlikte kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olarak anılıp anayasal güvence hakkına kavuşmuştur.
Bu tarihten sonra TMMOB’nin kurumsal varlığına karşı onu ayrıcalıkların merkezi haline getirmeye çalışan kimi anlayış ve gerçekte tasfiye planlarına karşın ülke çapında yükselen toplumsal muhalefetin bir yansıması ile halktan yana ve toplum hizmetinde bir mimarlık mühendislik anlayışı giderek yaygınlaşmış TMMOB demokrasi mücadelesinde öncü bir nitelik kazanmıştır. Bu dönemde kendilerinin emekçi halkın bir parçası olduklarını, sorunlarının halkın sorunlarından ayrılamayacağını vurgulayan mimar mühendisler, Teknik Elemanlar Sendikası Tek Sen’ i kurmuşlar ve kısa sürede örgütlenerek teknik elemanların birliğini sağlamışlardır. Bu gelişme meslekler arası çekişmelerin de sona ermesini sağlamıştır.
12 Mart faşizmi ile birlikte halka ve devrimcilere yönelik saldırılardan TMMOB de nasibini almış gücü ve etkisi kırılmaya çalışılmıştır. Siyaset yapma yasağı getirilmiş, TSK içindeki mimar ve mühendislerin üyelikleri sona erdirilmiştir. Bu dönemde TEKSEN’de TÖS ve ÜNAS gibi sendikal örgütlerle birlikte kapatılmıştır. Mimar ve mühendisler buna aynı gün Tüm teknik elemanlar derneğini kurarak cevap vermiş ve ülkenin birçok noktasında şubeler açarak örgütlenmelerini devam ettirmişlerdir. TMMOB desteğini de alan bu girişim aynı zamanda TMMOB’nin dayandığı zemini de güçlendirmiştir. Bu baskı döneminde TÜTED genel sekreteri Koray Doğan güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürülmüştür.
1973 yılında Adalet Partisi tarafından verilen bir teklifle o dönem için meslektaş çoğunluğunu oluşturan kamu personelin üye zorunluluğu kaldırılmak, serbest çalışanlar için o da sadece isteyenlerin üye olabildiği bir TMMOB istenmiş, siyaset yasağı kurumsallaştırılmaya çalışılmıştır. Bu durum önceki başbakan Demirel’in oda üyeliğinden ihracının bir intikamı olarak da değerlendirilmiştir.
Bütün bu saldırılara karşın TMMOB başkanı Teoman Öztürk’ ün sözleri ile “Bilimi ve tekniği, emperyalizm ve sömürenlerin değil, emekçi halkımızın hizmetine sunmak için her çabayı güçlendirerek sürdürme yolunda inançlı ve kararlı kadroların çabalarıyla toplumsal mücadele içindeki yerini alacaktır.” TMMOB 12 Eylül’e kadar süren bu yıllarda tarihinin en etkili dönemini yaşamış, meslektaşlarının ve toplumun gözünde itibarını yükseltmiştir. Birçok ilerici ve yurtsever aydının karanlık suikastlara kurban gittiği bu dönemde İMO İstanbul Şubesi’nin yayınladığı Teknik Güç gazetesinin yayın yönetmeni Zeki Erginbay paramiliter güçlerce oda binası önünden kaçırılarak katledilmiştir.
24 Ocak ekonomik kararları ve 12 Eylül askeri darbesi koşullarında ise durum daha da ağırlaşır, anayasa rafa kaldırılır. Bu dönemde binlerce insanın anayasal düzeni değiştirmek iddiası ile yargılanması, idam ve müebbet hapis cezaları alması tarihin acı bir ironisidir.
Tüm mesleki örgütler dernekler sendikalar günün koşullarına uygun olarak yeniden şekillendirilmeye çalışılmıştır. Siyasi parti, sendika ve derneklerin kapatıldığı bu dönemde TMMOB kanunun da iptali ve memalikin hazineye devri teklif edilmişse de bu gerçekleşmemiş; ancak 1973 yılında Adalet Partisi’nin teklif ettiği şekilde kamu çalışanlarının üyeliği ve siyasetle uğraşmama gibi birçok değişiklik ile TMMOB kanunu yasaklarla doldurulmuştur.
1983 yılında çıkarılan KHK’lar ile odaların parti, sendika ve derneklerle ortak hareket etmesi yasaklanmıştır. İlgili bakanlıkların oda organlarının karar ve işlemleri hakkında tasarruflarını uygulama zorunluluğu getirilmiştir.
12 Eylül’ü izleyen daha sonraki yıllarda sivil bir anayasa oluşturma fikri toplumda yaygınlık kazanmış, TMMOB de bu yasama sürecine aktif olarak etki yapmaya çalışmıştır ancak buna rağmen egemenlerin iktidarının devamlılığının bir göstergesi olarak 1995 yılında parlamentoda ortak olarak yapılan çalışmada anayasanın 135. Maddesine ilişkin olarak 12 Eylül döneminde yer alan hususların değiştirilemeyeceği vurgulanmıştır. Bu dönemde Avrupa birliği tam üyelik başvurusu ve gümrük birliği anlaşmasından sonra odalara siyaset yapma yasağı kaldırılmış ancak milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması ifadesi getirilmiştir. Tüm bunlar gösteriyor ki egemenler demokratikleşmeyi kendi halkı için değil göstermelik amaçlarla gündeme almaktadırlar.
AKPli Yıllarda TMMOB’ye Dokunma İnadı
Aynı durum 2002 yılında demokratikleşme söylemleriyle iktidara gelen AKP hükümeti için de geçerlidir.
Ekonomik ve politik anlamda emperyalizmin çizdiği sınırlar içinde hareket edilen bu dönemde de baskı politikaları kendi yerlerini sağlamlaştırdıktan sonra gündeme gelmiş ve baş sıraya oturmuştur. Mimar ve mühendislerin emekçi halkın bir parçası olarak giderek daha zor koşullarda yaşamaya zorlandığı, işsizlik ve yoksulluğun meslektaşlarımızı hiç görülmedik ölçüde etkisi altına aldığı ve teknik eleman işgücünün niteliksizleştirildiği bu devri iktidarda ilk olarak 2009 yılında Cumhurbaşkanı Gül talimatı ile devreye sokulan Devlet denetleme kurulu eliyle hazırlanan bir rapor ile odaların iç isleyişlerine müdahale konusu gündeme getirilmiştir. Başlangıçta söylediğimiz şekilde bugünde, başkanlık sistemi altında devam eden bu saldırılar egemenlerin mesleki örgütlenmelerinden ve bu örgütlenmelerin gerek üyelerinin gerekse ülke genelinde hak ve özgürlüklerin korunması için gösterilen çabalardan ne denli rahatsız olduklarının bir göstergesidir.
Bu saldırılar mimar ve mühendislerin kendi sınıfsal pozisyonlarını bilince çıkartıp sürdürdükleri mücadelenin bir sınıf mücadelesi olduğu gerçeğini üyelerine mal edebilmesiyle boşa çıkartılabilecektir. Bunun için toplumsal mücadelenin gerilemesi ile birlikte ortaya çıkan kısmen örselenmiş üye/ taban ilişkilerinin sağlamlaştırılması, demokratik ve katılımcı anlamda örnek modellerin oda işleyişlerinde yaratılması ve içselleştirilmesi bir zorunluluktur.
TMMOB’YE DOKUNMA!
MİMAR VE MÜHENDİSLERİN MÜCADELESİ EMEKÇİ HALKIN MÜCADELESİNDEN AYRILAMAZ.
TMMOB HER TÜRLÜ BASKIYA KARŞIN TOPLUM HİZMETİNDE OLMAYA DEVAM EDECEKTİR.
Ümit Bayrak – Mimar
toplumcumeclis.org