16.04.2019 (İleri Haber)
“Quasimodo, birdenbire, duvarcıların bütün gün güneydeki kulenin duvarını, çatısını,
damını onarmak için çalışmış olduklarını anımsadı. Ansızın kafasında şimşek çakar gibi oldu.
Duvar taştan örülmüştü, dam kurşundu, çatı da tahtadandı. Bu muazzam çatı öylesine tıkışıktı
ki, ona “orman” adını vermişlerdi.
Quasimodo hemen o kuleye koştu. Alt odalar gerçekten de malzeme doluydu. Yığınlarla
taş, tomarlarla kurşun levha, destelerle hatıl, testereyle yarılmış sağlam kirişler, yığınlarla
moloz vardı. Eksiksiz bir cephanelik.” (Notre Dame’ın Kamburu, Victor Hugo, İmge Kitabevi, Çeviren Nesrin Altınova)*
İnsanlık tarihinin miraslarından birisi Notre Dame. Tarihte nelere tanıklık ettiğini sanırım 5 dakikalık bir internet araştırmasıyla kolayca bulabilirsiniz? Ama yangının nedenine ilişkin hala net bir açıklama yapılmış durumda değil. Tam da restorasyon işlerinde iş güvenliği konusunda bir çalışma yaparken böyle büyük bir olayın gerçekleşmesi beni vakanın neden ortaya çıktığı sorusunu sormaya defalarca sormaya itti diyebilirim. Aslında iki soru sormamız gerekiyor; Notre Dame neden yandı, neden yangın bu kadar hızla yayıldı ve ikinci soru yangına ne neden oldu veya başlangıcı (kök nedeni) neydi? Zira Paris Başsavcısı Remy Heitz’ın, Notre Dame Katedrali’ndeki yangının kasıtlı çıkarıldığına dair bir işarete ulaşmadıklarını, geriye en muhtemel neden olarak kazanın kaldığını söylemesinin ardından bunu irdelemek gerekiyor. Türkiye’deki restorasyon/konservasyon projelerinden de bazı örnekler vererek bu sorulara yanıt vermeye çalışacağım. Ama Notre Dame’ın tüm ayrıntılarıyla iç yapısını anlamak için bu devasa yapıtı Fransız halkının gündemine de zamanında sokan Victor Hugo’nun o ölümsüz eserini de mutlaka okuyalım…
Sırayla bir bakalım. Öncelikle Notre Dame Katedrali’nin yapısı bu yangının böylesine yayılmasında etken. Notre Dame ana yapısını taşıyan ahşap kirişler bulunuyor ve bu kirişler ana çerçeveyi oluşturuyor. Bu ahşap destekler meşeden yapılmış devasa yapı elemanları bunlara “forêt” (forest=orman) deniyor, ahşap çerçeveye ise charpante (frame=çerçeve). Bu çerçeve 1300 meşe ağacından yapılmış, yaklaşık 21 hektarlık bir araziyi kaplayacak bir orman düşünebilirsiniz. Toplam uzunluğu 100 metre olan bir çerçeve ve bu ahşap çerçeve 13. Yüzyıldan beri orada destek sağlıyor. Bu çerçevenin üzerinde ise kurşundan yapılmış 210 ton ağırlığında kurşundan bir çatı bulunuyor. Ahşap konstrüksiyon, geniş boşluklar ve yangını engelleyici/yavaşlatıcı yapı elemanlarının bulunmaması çatının çökmesine yol açıyor.
Yangın uzmanı Greeg Favre’nin twitter hesabından Sebla Küçük’ün de Türkçeleştirdiği yorumlar, kısa ama öz yorumlar. Favre, yangının yapının yüksek kısımlarında başlaması durumunda, duvarların ve yangının erişemediği kısımların kurtarılma ihtimali olacağını, yangın çatıyı tamamen kaplayınca yukarıdan müdahale imkansız hale geldiğini vurguluyor. Öte yandan Trump’ın “ya neden havadan su püskürtmüyorsunuz” sözüne karşı da havadan su püskürtmek için kurulacak bir sistemde etkili müdahale edebileceğiniz bir açı yakalamak çok zor olacağı, çatının yüksek olduğu ve itfaiyecilerin içeri girmesi gerekeceğini belirtiyor. Yangın hortumları ağır ve manevra olanakları kısıtlı keza çatıdan parçalar düşerken içerde itfaiyecilerin olması hemen hemen imkansız. Düşenler Quasimodo’nun aşağıya attığı kiremit veya basit moloz parçaları değil, meşe ağacından ağır ahşap yapı elemanları.
Bir yangının nasıl yandığına bakalım: Yanma için oksijen, yakıt, ısı ve kimyasal zincir reaksiyon gerekir. Bunlardan herhangi birini çıkarırsanız yangın söner. Kısacası her yerin devasa ahşap yapı elemanlarıyla kaplı olduğunu, sürekli bir hava akımının (oksijen sağlamak suretiyle) yangının yayılmasına yol açtığını görebiliyoruz.
Öte yandan restorasyon çalışmalarından dolayı içerde farklı malzemeler var, bunların ne olduğunu bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var o da ahşap iskelelerin varlığı. Restorasyon projelerinde, sıradan inşaatlardaki gibi çelik borulu iskele kurmak çoğu zaman mümkün olmuyor. Gerek binaların geometrik özelliklerinin elvermemesi, gerekse de binaya zarar vermeme kaygısı ahşap iskele kurma zorunluluğunu beraberinde getiriyor. Yangında restorasyon için kurulu ahşap iskelelerin de yanıcı bir malzeme olarak orada bulunduğunun altı çizilmeli. Yangının neden bu kadar etkili olduğu ve yayıldığının yanıtlarını aşağı yukarı tahmin edebiliyoruz. Peki esas çıkış nedeni neydi?
Notre Dame nasıl alev aldı?
Bu sorunun yanıtını uzaktan bakarak vermek zor. Ama bazı tahminler yürütebiliriz. Bakım ve onarım işleri sırasındaki “dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu yangına sebebiyet verme” veya genel olarak bir ihmal olduğu açık. İlk kıvılcımın çatı katından (tavan arasından) çıktığı söyleniyor. Önce bir duman görülüyor ve ateşler katedralin çatısını taşıyan “forêt”yi ve çan kulesini sarıyor. İlk çıkış nedenini tahmin edebilmek için bu ve benzeri işlerde kullanılan malzemelere bakmak gerekir.
New York kenti itfaiye şefi Notre Dame gibi katedraller eğer kutsal mekanlar olmasıydı kesinlikle yangın yönetmeliği açısından “mahkum edilmesi” gereken binalar olduğunu belirtiyor ve “sanki yanmak için yapılmışlar” yorumunu yapıyor. Bu da çok doğal, zira yüzyıllar öncesindeki bilim ve teknoloji ile inşa edilen yapıları bugünün yangın veya deprem yönetmeliğine uygunluğunu beklemek komik olacaktır. New York John Jay Koleji Yangın Bilimi bölümünden Doç.Dr. Glen Cobertt ise bu türden yapıların el fenerleri ve kaynak makinalarından gelecek kıvılcım ve alaz ile tutuşabileceğinin altını çiziyor. Ortamda bulunan ahşap tozlarının varlığı da düşünüldüğünde bu iddialar oldukça gerçekçi. Bu iddialara yalıtım için kullanılan bitüm esaslı malzemenin alev alması, pürmüzden dolayı (pürmüz ucundan alev püskürten çakmağın büyüğü bir alet denebilir, kurşun boru kaynak ve genleştirme işlerinde ve creme bruleenin üzerini yakarken kullanılır!) alev alma ve hatta iş sırasında içilen bir sigarayı bile ekleyebiliriz.
Restorasyon işlerindeki ihmaller, itfaiye teşkilatının gecikmesi ve tüm bunlara neden olanlar konusunda ise daha çok tartışacağız sanırım. İnsanlığın, hepimizin tarihsel birikimi bu yapıları bugüne taşıyan restorasyon ve konservasyon çalışmaları çok önemli ve bir o kadar da zor çalışmalar ve bu çalışmaları sıradan bir inşaat projesi olarak ele almak imkansız. O bakımdan Notre Dame Katedral yangınının Türkiye’deki restorasyon projelerine de daha bir yakından bakmayı sağlayacağını en azından ummak gerekiyor.
Mimar Sinan tarafından yapılan Kılıç Ali Paşa Camii’nin çatı restorasyon sırasında çıkan yangın, Haydarpaşa Tren Garı’nın restorasyonu sırasında “kolay yanıcı izolasyon maddesinin aşırı ısınması”ndan dolayı çıktığı iddia edilen yangın (başka iddialar da olmuştu elektrik kaynaklı gibi) ilk akla gelen benzer yangınlar. Tabii ki şaibeli bir şekilde yandığı söylenen Hüseyin Avni Paşa köşkünü de unutmayalım. Ama bu tartışmalar sürerken Sirkeci Postanesi restorasyon çalışması sırasında yaşamını yitiren mimari restoratör Dilek Dayar’ı da bir kez daha analım…