06.02.2023 tarihinde Kahramanmaraş/Pazarcık ve Elbistan ‘da meydana gelen yıkıcı depremlerin ardından ortaya çıkan gerçekler ve yetersizlikler; bir taraftan hayatını kaybeden ve yaralı olarak enkaz altından çıkartılan yurttaşlarımızın acısını yüreğimizde hissederken diğer taraftan yönetilemeyen afet sonrası kaos ortamını yaşamamıza neden olmaktadır.
Deprem bir doğa olayıdır. Ülkemizin deprem kuşağında olmasına karşın, yaşanan afette ortaya çıkan yıkım ve can kaybının nedeni depreme yeterince hazırlık yapmayan, önlemleri almayan, bilim insanlarının uyarılarına kulak asmayan, deprem bilincinin oluşturulmasını sağlamayan ve yapı üretim süreçlerinde doğru davranışı göstermeyen sorumlu kişi ve kurumlardır.
Bu yıkıcı felaketin bir daha yaşanmaması için bizlere düşen; bu sorumsuzluğun hukuki olarak sonuna kadar takipçisi olmak ve suçluların cezalandırılmasını sağlamaktır. Ancak, hukuki sürecin ivedi ve sırasıyla işletilmesini sağlamak da aynı şekilde önemlidir.
Enkazlarda canlı arama-kurtarma faaliyetleri devam ederken enkaz kaldırma çalışmalarına başlanması insanların ölümüne sebep olmaktadır. Günlerdir soğuk şartlarda enkaz altında ses çıkartmadan vücudun kendini korumaya alması ile yaşama tutunan insanların olduğunu, hala canlı kişilerin enkazdan kurtarıldığı haberlerine bakarak hepimiz tahmin edebiliriz.
Bedenlerin tamamına ulaşılmadan enkaz kaldırma çalışmalarına başlanması, hayatını kaybeden insanların beden bütünlüğünün bozulmasına veya cenazelerin kaybolmasına sebebiyet verecektir. Cenazeye karşı tahkir edici fiillerin, Türk Ceza Kanunun 130. Maddesi uyarınca suç olduğu hatırlanmalı, her cenaze için gerekli saygının gösterilmesi gerekmektedir. 17 Ağustos depreminde resmi verilere göre kaybolan 5 bin 840 canın cenazesine ulaşılamadığını göz önüne alırsak, bu durum yaşadığımız felaketin büyüklüğü ile karşılaştırıldığında 10 binlerce cenazenin moloz yığınları arasında kalmasına sebep olacaktır.
Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Bilirkişilik Daire Başkanlığı’nın yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremden sonra yayınladığı Deprem Nedeniyle Yıkılan veya Ağır Hasar Gören Binalarla İlgili Delil Toplama veya Delil Tespiti Hakkında Bilirkişilik Kılavuzu’na göre Mimar, inşaat mühendisi, jeoloji mühendisi, harita mühendisi ve ilgisine göre jeofizik mühendisi ile ihtiyaç halinde diğer bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyeti alanda kontrol yapması gerekmektedir. Durum ve temel krokisi çıkartılmalı, kesilmiş kolon durumunun tespiti yapılmalıdır. Temel ve zemin durumuna bakılarak boyutları ve mesafeler ölçülmeli, betonarme yapılardan karot ve donatı numunesi alınmalı taşıyıcı sistem incelenmelidir. Yığma yapıların numuneleri alınmalıdır. Enkazın video ve fotoğrafları mümkünse havadan veya başka bir araçla alınmalıdır.
Gerekli delillerin toplanmasını teminen numunelerin alınması ve diğer belgelerin kayıt altına alınması için, süreçleri ivedilikle çözebilmek adına çok sayıda yetkili uzmanın resmî kurumlarca göreve çağırılmasını talep etmekteyiz. Ayrıca TMMOB’un yeterli sayıda mimar ve mühendisi görevlendirmesi, Türkiye Barolar Birliği savcı ve avukatlarının afet bölgesinde delillerin karartılmasını önlemek üzere bulunması son derece önemlidir. Meslektaşlarımızı mesleki etik gereği bilinç uyandırmaya, enkaz kaldırmanın uygun biçimde yapılmasının sağlanması için alanlarda gönüllü olarak çalışmaya davet ediyoruz. Toplumsal dayanışma azami ölçüde ortaya konulmaya devam edilmelidir.
Hafriyat atığı depolama merkezlerine taşınması gereken enkazların tarım alanlarına ve su kaynaklarının yakınına bırakılması, ileriki süreçlerde ciddi boyutta ekolojik tahribatın ortaya çıkmasına sebep olacak, yaşamın yeniden kurulabilmesini güçleştirecektir. İnşaat malzemelerinde kullanılan kimyasal ve asbest gibi kanserojen maddeler başka bir yaşam krizinin çıkmasına sebep olacaktır. Enkazlar, çalışan kişilerin de kişisel koruyucu donanımlarla risklerinin azaltılması ve bölgenin korunması için gerekli önlemlerin alınması ile profesyonel ekipler eşliğinde uygun yerlere bırakılması sağlanmalıdır.
Toplumcu Mühendisler ve Mimarlar Meclisi