Basına ve kamuoyuna,
Kimle kimin kavga ettiğinden daha önemlisi:
Kente karşı suç işleyen herkesten halkın hesap sormasıdır!
“Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu” ve eş zamanlı başlayan tartışmalarda “kente karşı işlenen suçlar” kapsamında değerlendirilecek bir dizi kirli ilişki ortaya dökülürken onlarcası eş zamanlı olarak devam ediyor…
Ülkemizde kent suçları ve suçluları ile mücadele “kardeş kavgasına” bırakılamaz…
TMMM olarak, her gün yayınladığımız kent suçları günlüğünde ele aldığımız başlıkların kat ve kat fazlasının hesabı mutlaka emekçi halkımız tarafından sorulmalıdır.
Geçtiğimiz günlerde TMMM olarak yaptığımız basın toplantısında belirttiğimiz üzere; ülkemizde hemen hemen her gün kent yaşamını tahrip eden, kente ait olan kültürel, tarihi ve doğal zenginliklerin olumsuz yapısal değişikliklere uğramasına yol açan, kamu yararını gözetmeyen ve kente karşı suç olarak tanımlanan eylemler gerçekleşmektedir.
Günümüzde kente karşı işlenen en büyük suçlar, bizzat merkezi yönetimden yani hükümetten başlayarak, çeşitli bakanlık ve idarelerle, valilikler, il özel idareleri, belediye meclislerine kadar uzanan geniş bir yönetim mekanizmasının kararları doğrultusunda hayata geçirilmektedir.
Kamu yararına çalışmakla yükümlü kurumların, yalnızca Türk Ceza Kanuna’na göre değil Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sına göre açıkça suç olduğu belirtilen uygulamalarının göz göre göre hayata geçirildiği pek çok tipik örnek günümüzde yaşanmaktadır.
Ülkemizde bir gökdelen projesi için, imar planlarına uygun olmadan inşaat izni alınıp, inşaatı tamamlanabilmekte ve aynı proje hakkında yürütmeyi durdurma kararı çıkmasını takip eden sürede inşaatın yıkımının engellenmesi için Başbakanlık kararı ile ilgili projenin bulunduğu bölgenin belediye sınırları değiştirilebilmektedir… Benzer şekilde İstanbul’un en merkezi yerindeki bir otel projesi için yıkım kararı çıkmasına rağmen otel inşaatı tamamlanmakta ve otelin açılışı devlet yetkililerince şaşalı törenlerle yapılmaktadır…
Kent suçlarının, ülkemizde gündeme gelmemesinin hatta bu suçları işleyenlerden hiçbir şekilde hesap sorulmamasının makul olmadığını düşünüyoruz. Kentlerimizin sermayenin çıkarları doğrultusunda, rant uğruna yağmalanmasına seyirci kalmak istemiyoruz. Yasalarda, kent suçları tanımının net olarak tanımlanmasını ve bunun yasal dayanaklarının oluşturulmasını, kamu adına seçilen, ilgili yönetim kademelerinde görev alan ve kent suçu işleyen tüm yetkililerin bu eylemlerinden ötürü sorumlu tutulmalarını talep ediyoruz.