“Bağırsam neye yarar, nasılsa duymazlar
Ben bir kömür ocağının onulmaz göçüğüyüm;
içimde cesetler ve daha ölmemişler var.”
Metin Altıok
Büyük bir üzüntü ve öfke içinde bu satırları yazmaya çalışıyorum. Ama yazmazsam başka bir şey yapacak gücü bulamayacağım.
AKP iktidarı en çok ülkedeki teknolojiyi geliştirmekle övünüyor. Gökdelenler, rezidanslar en son yangın tesisat teknolojisiyle donatılıyor. Bu konuda Avrupa, ABD standartları esas alınırken, konu madenlere gelince İngiltere’de 1862 yılında yaşanan kazadan başlayarak 1975’te Hindistan’da yaşayan kazaları örnek gösterilmesi tercih ediliyor. Acaba o yıldan bu yana neden büyük kazalar yaşanmamış?
Son yıllarda yangın sistemleri teknolojisindeki, iş ve işçi güvenliği alanındaki gelişmelerden olmasın.
“Denetim eksikliği yokmuş.” Medya sürekli bu saçmalıkları yayınlıyor. Madende çalışan bir işçi ise “Ekstra masraf olduğu” gerekçesi ile yeterli güvenlik önlemlerinin alınmadığını belirtiyor.
Bu yazıyı yazarken uzmanların bütün uyarılarına rağmen kazanın sebebi “trafo patlaması” olarak gösteriliyor. EMO’nun yaptığı açıklama korkunç ihmali gözler önüne seriyor.
“Taze hava sağlayan fanların etkisiyle yangının duman etkisinin yayıldığı, uzun süre sonra fanların çalışma yönlerinin ancak değiştirildiği, bu arada çok sayıda işçinin yayılan duman ve yangından etkilendiği (yanık ve zehirlenme) belirtiliyor. ”
Normal koşullarda otomasyon sistemi olarak sensörler aracılığıyla yangın durumunda ortamdaki gaz miktarlarını algılar ve fanların çalışma yönünü değiştirerek ortamdaki dumanı dışarı verir. Böylece içeride bulunanların dışarı çıkmasına olanak sağlanır. Ama Soma’da otomasyon sistemi eski ve bakımsızmış. Dolayısıyla yangın yokmuş gibi içeriye oksijen vermeye devam etmiş. Bu da yangının büyümesine yol açmış.
Başka bir ihmalde yine özelleştirme sonucu asansörlerin yangın durumunda çalışamamasından kaynaklanıyor.
“Asansörlerin çalışmamasının kurtarma faaliyetlerini güçleştirdiği bilinmektedir. Asansörlerin de yangın olsa bile yedek bir güç kaynağı ile çalışabilir durumda olması gerekmektedir. 2007 yılına kadar Ege Linyit İşletmeleri adı altında kamuya ait bir devlet kuruluşunca işletilen bu tesisin yer altı işleme kısmının özelleştirildiği ve taşeronlaştırıldığı, önce Park Holding`e devredildiği, sonrasında ise Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. adı altında bir şirket tarafından işletilmeye başlandığı bilinmektedir.”
Bu sistemlerle ilgili Türkiye’de henüz bir yönetmelik bile yok. Meslek kuruluşlarının etkisizleştirilmesinin, bilim insanlarının sözünün değerinin kalmamasının, kamu denetiminin ortadan kalkmasının vahim sonuçlarıyla karşı karşıyayız.
Türkiye’de kapitalizm bir yandan pek çok alanda geliştirdiği teknolojilerle sermayedarların hayatlarını garanti altına alırken, diğer yandan emekçiler için güvenlik önlemleri yok sayılarak yine onları zengin ediyor.
Bu ülkede kar amacı güttüğü için insan hayatını, bilimi ve mühendisliğin hiçe sayılıp ne gibi projeler çıkarılmaya çalışıldığını en iyi gören emekleriyle geçinmeye çalışan mühendisler ve bütün emekçiler birlikte olarak daha güçlü bir mücadele vermek ve bu katliamın hesabını sormak zorundayız.