18 Haziran 2020
Haliç Dayanışması, kurulduğu Temmuz 2013 tarihinden beri bütünlüğünü savunduğu Haliç Tersaneleri’nin bir endüstri mirası olarak korunması ve işleviyle yaşatılması çağrısını yineledi. Bugün saat 11:00’de Cezayirli Hasan Paşa Parkı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
“Haliç Tersanesi’ni yaşatmanın tek yolu müze değil, üretimin sürdürülmesidir.” denilen açıklamayı paylaşıyoruz:
İSTANBUL HALİÇ’SİZ, HALİÇ TERSANELERSİZ OLMAZ;
TERSANELERİMİZE DOKUNMA!
10 Haziran 2020 tarihinde HALİÇPORT (Tersane İstanbul) projesinin güncel durumunu basına
anlatan ve alanın 2021’de kullanıma açılacağını ifade eden Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali
Yıldız konuşmasında Haliçport projesiyle tersanelerin ne kadar tahrip edildiğini de açıkça
göstermiştir. Haliçport aslen TERSANESİZ İSTANBUL’dur!
Temmuz 2013’te gerçekleştirilen bir ihale sonucunda gündeme gelen ve kamuoyu tarafından
Haliçport olarak bilinen “Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi”nin, Haliç peyzajını ve en az 6
asırlık geçmişi olan TERSANE-İ AMİRE’yi (Haliç Tersaneleri) parçalayarak, bütünlüğü ve kimliğini
yok edecek büyük bir tehdit oluşturduğunu; kamuya ait ve özgün değerlerini koruyan bir sit
alanının imara açılması anlamına gelen bu projenin, bitişiğindeki Okmeydanı, Kasımpaşa ve Galata
üzerine yapacağı etkilerle, çok büyük çaplı bir kentsel dönüşümün önünü açacağını daha önce
kamuoyu ile çok defa paylaştık.
Bir kez daha hatırlatmak isteriz ki; Tersane-i Amire 11 Aralık 1455’de kurulmuş ve asırlar boyunca
kesintisiz olarak faaliyetini sürdürmüş, bugün itibariyle 565 yaşına girmiş bir endüstri mirasıdır.
Tersane-i Amire’den daha önce kurulmuş ve hala varlığını sürdüren Venedik Tersanesi’nin yıllar
önce üretimden çekilerek tersane vasfını yitirmiş olduğunu göz önüne alırsak, Tersane-i Amire
halen Dünya’nın kısmen de olsa faaliyetini sürdüren en eski tersanesidir.
Haliç Tersaneleri Evrensel Değere Haiz Bir Endüstri Mirası Olarak Korunmalı ve Özgün
İşleviyle Yaşatılmalıdır…
2013’ten bu yana takip ettiğimiz üzere, Haliçport ihalesinin kapsadığı koruma altındaki alanın
önemli bir bölümünü oluşturan Camialtı Tersanesi’nin boşaltıldığını, gemi yapımında kullanılan
muhtelif makina ve teçhizatın ise satıldığını öğrendiğimizde HALİÇ DAYANIŞMASI olarak başta ilgili
Koruma Kurulu olmak üzere, gerekli kurumlara “yasal bildirim” yaptık. Diğer yandan yasaya aykırı
“yer teslimi” ve “satış” işlemlerinin sorumlusu olan kurum ve kişiler hakkında ilgili Savcılığa “suç
duyurusu”nda bulunduk, kamuoyunu bilgilendiren çalışmalar ürettik. İyi bilinmesi gerektiği üzere,
kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusuna ilişkin mevcut yasal mevzuat; SİT alanları,
içlerinde yer alan tescilli yapılar ve bunların ayrılmaz parçaları durumundaki taşınır ve taşınmazlar
üzerindeki her türlü tasarrufu, yetkili Koruma Kurulları’nın izin ve onayına tabi kılmakta; aksi
davranışları cezalandırmaktadır. Gerçek bir hukuk devletinde olması gerekenler bunlardır.
Üretimini sürdüren dünyadaki tek tersane olması, eşi benzeri bulunmayan bu yönüyle Tersane-i
Amire’yi Endüstri Mirası olarak dünya çapında bir değer haline getiriyor ve onun yenilenerek ve
geliştirilerek korunması, gelecek kuşaklara devredilmesini fazlasıyla hak ettiği anlamına geliyor.
Bu noktada, “koruma”nın sadece fiziki yapıları değil, o yapıların, yerleşkenin taşıdığı tüm değerleri
korumak ve sürdürmek olduğunu hatırlatmamız gerekiyor. Tersane-i Amire’nin adının hakiki
anlamda korunması, içindeki havuzlar, kızaklar, atölyeler, vinçler, makinalar, tezgahlar ve
diğerlerin muhafaza edilmesinin yanı sıra üretim, eğitim, lojistik, istihdam, kolektif bellek gibi tüm
değerlerinin de yaşatılması anlamına geliyor. 564 yıl boyunca kesintisiz süren üretim faaliyetini
koruyamazsak, elimizde gelecek kuşaklara aktarılacak tarihi bir tersanemiz kalmayacak.
Koruma Kurulu ve İlgili Diğer Tüm Kurumları Göreve Çağırıyoruz…
HALİÇPORT Projesi Mart 2019 yerel seçimlerinden kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı tarafından
TERSANE İSTANBUL olarak tanıtıldı ve projenin ihalesinde yer alan işlevlere ek olarak üç müzeden
söz edildi. Kamuoyunda olumsuz olarak değerlendirilen Galataport, Haydarpaşaport’tan sonra
Haliçport’un da iç yüzünün ortaya çıkması üzerine gidildiğini düşündüğümüz bu isim değişikliği, bir
marka tasarımı adı altında aslen bir imaj tazeleme çalışmasıydı. Bu çabanın bir başka girişimi de
İKSV’nin İstanbul Bienali’ni Haliçport (Tersane İstanbul) sınırları içinde gerçekleştirme niyeti oldu.
“7. Kıta” gibi günümüzün en önemli sorunlarından biri haline gelen iklim krizini tema olarak ele
alan Bienal, tersaneler bütünlüğündeki çevre sorunları yaratan yıkımlara gözünü bir süre kapatsa
da bunu sürdüremedi. Bienal’in açılış tarihinden çok kısa bir süre önce, tersane alanındaki kaçak
yıkımlar nedeniyle açığa çıkan asbest işaret edilerek Bienal’in yeri değiştirildi. Böylece İKSV iklim
sorunlarına görece steril bir alanda yer açtı! Ancak tersanelerde kontrolsüz yıkımlar, asbest riski
halen sürüyor. Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız’ın 10 Haziran 2020 tarihli anlatımından
bu açıkça görülüyor. Bu duruma derhal son verilmesi, Koruma Kurulu ve ilgili diğer kurumların
görevlerini yerine getirmeleri gerektiğini bir kere daha ifade ediyoruz. Bugüne kadar türlü
müdahalelerle paramparça edilen Haliç’in İBB’nin “Haliç Kıyıları Tasarım Yarışması” gibi yedi
parçaya bölüp planlanmasına değil, aksine tüm değerleriyle bütüncül bir vizyonla ele alınmasına
ihtiyacı vardır.
İstanbul’un Deniz Ulaşımına ve Yeni Nesil Vapurlara, TERSANELERE İhtiyacı Var…
Diğer yandan tersaneler bütünlüğünün en eski kısmı olan Haliç Tersanesi, İBB’nin bundan önceki
döneminde Bilim ve Teknoloji Merkezi adı altında yeniden işlevlendirilmeye çalışıldı. İBB’nin yeni
yönetimi ise, alanın tersane olarak kullanılacağı ilan etti. Bu olumlu gelişme üzerine belirtmek
isteriz ki; Haliç Dayanışması olarak 2013'ten bu yana tersaneler bütünlüğünün üretim, eğitim,
deprem için lojistik üs gibi değerleri ile korunması ve yaşatılmasını, kamu yararına kullanılmasını
savunuyoruz. Haliç Tersaneleri bütünlüğü bugün yıkılmaya devam edilen Haliçport projesi alanıyla
birlikte İstanbul’un ihtiyacı olan kendi vapurlarını üreten, teknik lisesi ile sürekli bir eğitim ortamı,
sendikalı işçileri ile güvenceli bir çalışma kurumuydu. Tersane-i Amire ve onun en eski ve en
önemli parçası olan Haliç Tersanesi, Türkiye sanayii için de çok önemli bir ekonomik kaynaktır.
Halen İstanbul Şehir Hatları vapurlarının üretim, bakım ve onarımları Haliç Tersanesi’nde
yapılmaktadır. Boğaz ve Marmara kıyılarında gelişen İstanbul megapolünde, bugün kullanım oranı
sadece %3 dolayında olan deniz ulaşımını arttırmanın ve etkinleştirmenin yolu tersanelerin
kullanılmasından, çağdaş teknoloji ile donatılmış yeni nesil İSTANBUL VAPURLARI’nın
tasarlanması ve üretilmeye başlanmasından geçmektedir. Tersane alanı afetler açısından da
yaşamsal bir öneme sahiptir. Alan geçmiş depremlerde dayanıklılığını ispatlamıştır. Olası bir
depremde kentin büyük bölümünün gerek duyacağı lojistik destek buradan sağlanabilecektir.
Bu bağlamda tersaneler bütünlüğünün konumu ve sahip olduğu potansiyel gözetilerek, etkinliğini
çağdaş koşullara uygun olarak sürdürmesine destek verilmeli, ülkemizin ve İstanbul’un ihtiyacı
olan gemilerin yapımı, bakım ve onarımını gerçekleştirmek üzere, yeniden yapılandırılma
çalışmalarına ivedilikle başlanmalıdır. İlgili üniversitelerimiz de sürece dahil edilerek Haliç
Tersanesi bir “Gemi ve Teknolojileri Eğitim ve Üretim Merkezi”ne dönüştürülmeli; yıllarca sektöre
kaliteli ara teknik eleman yetiştirmiş olan Gemi Yapı Meslek Lisesi, çağın şartlarına uygun olarak
yeniden açılmalıdır.
Günümüzün küresel salgın koşullarında ve bir su kenti İstanbul’da sağlıklı bir ulaşım aracı olan
vapurların önemi özellikle dikkate alınmalıdır. İstanbul’un vapurlara, daha ötesinde çağdaş
teknoloji ile donatılmış yeni nesil çevre dostu deniz ulaşım araçlarına, bunları planlayacak,
tasarlayacak, üretecek ve çağdaş teknoloji ile donatacak bir “Gemi ve Deniz Teknolojisi Üretim
Merkezi”ne, kısacası tarihi Tersane-i Amire’ye ihtiyacı vardır.
Adı Haliçport’tan Tersane İstanbul’a değiştirilerek kötü imajı düzeltilmek istenen yıkım projelerine
de, Bilim ve Teknoloji Merkezi adı altında üretimi ve sanayi faaliyetini ortadan kaldıracak
girişimlere de, başına “yaşayan” sıfatı eklenerek meşruiyet kazandırılmaya çalışılan “müze”lere de
Tersane-i Amire dışında başka yerler aranmalıdır.
HALİÇ TERSANESİ’ni “yaşatma”nın tek yolu “müze” değil, üretimin sürdürülmesidir.
* * * * *
Ortak değerlere, ülkesine, kentine, mahallesine, doğaya sahip çıkan; tarihi-kültürel mirasın
korunması ve geleceğe aktarımı konusunda duyarlı tüm kişi, oluşum, sendika, meslek örgütü vb. ile
siyasi partileri HALİÇ DAYANIŞMA’mıza katılmaya çağırıyoruz. Hukuka aykırı, değerlerimizi yok
eden, çevreye zararlı bu kent suçuna imza atan Tabanlıoğlu Mimarlık başta olmak üzere tüm
meslektaşlarımıza da toplumsal sorumluluklarını hatırlatmak istiyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
18 Haziran 2020.
HALİÇ DAYANIŞMASI
İletişim için: halicdayanismasi@gmail.com