Erdoğan’ın “Çılgın Projesi”, tam bir akıl tutulması olan Kanal İstanbul yeniden gündeme getirildi. Ulaştırma Bakanı Cahit Turhan, “1/100.000 ölçekli çevre düzenleme planının kesinleşmesini müteakip ihalesine çıkacağız’’ dedi ve Kanal İstanbul nihai ÇED Raporu’nun beklendiğini açıkladı. Nihai ÇED Raporu toplantısına katılan İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı olumsuz yönde görüş bildirdi.
TMMOB İstanbul İKK tarafından Ankara’daki nihai ÇED toplantısı yapılarken aynı zamanda süreci değerlendiren ve itirazlarını bir kez daha yükselten bir basın toplantısı gerçekleştirildi. Kanal İstanbul projesinin ilk açıklandığı günden bugüne tüm ekolojik, ekonomik, kentsel, politik sorunları dile getirildi. Bu projenin ertelenmesi değil tamamen unutulması gereken bir proje olduğunu söyleyen uzmanlar özellikle su sorunu yeniden gündeme gelen İstanbul için tüm bölgenin su havzalarını tehdit eden bu projenin deprem riski konusundaki uyarılarını yinelediler.
Kanal İstanbul Projesi Nedir?
ÇED Raporu’nda Karadenizden Terkos Gölü’nün doğusundan (3. Havalimanı’nın batısından) başlayıp Sazlıdere baraj havzası boyunca devam edip Küçükçekmece Gölü’nü yararak Marmara Denizi’ne ulaşan 45,2 kilometre uzunluğundan bir kanal öngörülüyor. 20 metre derinliğinde ve 250-1000 metre aralığında değişen genişlikte olması planlanan kanalda 4 yıl süreyle hafriyat kaldırılması ve 1,5 milyar metreküp taş ve toprak çıkarılması hesaplanıyor. Bu çıkarılacak hafriyatla Karadeniz ve Marmara Denizleri kıyılarında konteyner limanı ve lojistik alan yapılması planlanıyor. Karadeniz kıyısına yapılması planlanan dolgu 605 bin 865 metrekare!
Kanal İstanbul Nasıl Etkileyecek?
Kanal İstanbul projesi bölgenin coğrafi yapısını kökten değiştirecek ekolojik tüm dengeleri sarsarak bir yıkıma sürükleyecektir. Karadeniz ve Marmara Denizi arasındaki yükseklik farkı nedeniyle İstanbul boğazı dışında açılacak bu yeni kanaldan jet akıntıyla Karadeniz’den Marmara’ya hızlı akış gerçekleşecektir. Marmara’nın oşinografik sistemi bozulacaktır.
ÇED raporunda, proje alanının yüzde 52’sinin tarım arazisi olduğu belirtilmektedir. Tehdit altındaki tarım arazisi sadece ÇED alanı olarak düşünülmemeli, etki alanı çok daha fazla tarım arazisini içerecektir.
Planlanan kanalın depremde yanal ve düşey hareketlere karşı sıfır toleranslı olacağı uzmanlar tarafından söylenmektedir. Yine bir deprem sırasında 8 milyon nüfuslu yeni bir kent yaratılacağı söylenen yeni şehrin nasıl tahliye edileceği de bir başka sorundur.
Projenin yapımı için tahmin edilen süre olan 7 sene boyunca tüm İstanbul’u kat eden hafriyat kamyonlarının yaratacağı hava kirliliği ve trafik riski de hesaba katılmalıdır. Şule İdil Dere’nin ailesi tarafından hazırlanan ‘Türkiye ve İstanbul Hafriyat Kamyonu-Beton Mikseri Can Kaybı Raporu’na göre sadece 2018 yılında Türkiye’de hafriyat kamyonu ve beton mikseri ile 253 kişi hayatını kaybetti, 943 kişi de yaralandı.
Tüm bu risklerle beraber Kanal İstanbul etrafında kurulması planlanan Yeni Şehir yeni emlak projelerine gebe olacak! İstanbul daha da yoğunlaşan nüfusu, tüketilen kaynakları, tüm bölgenin ekosisteminin yıkımıyla karşı karşıya gelecek!
Uyarımızdır!
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul’a karşı olduklarını ve kararı halka sorma yoluna gidebileceklerini açıkladı.
Kanal İstanbul’un yapılıp yapılmayacağının kararı halk oylamasına gitmeden bilimin uyarıları dikkate alınarak verilmelidir! Bu proje bir “deli” projedir ve potansiyel olarak bölgenin katili olacaktır! Tüm bilimsel uyarılar bu projenin yapılmaması gerektiğini söylerken; kararı halka bırakalım demek bu coğrafyanın henüz doğmamış çocuklarının, hayvanları ve bitkileriyle tüm yaşayanlarının geleceğini tehlikeye atmak demektedir.
Halka sormak, yeniden değerlendirmek, ertelemek değil; uzmanlara, bilim insanlarına kulak verilerek bu proje derhal unutulmalıdır!
Toplumcu Mühendisler ve Mimarlar Meclisi
toplumcumeclis.org