Ülkemizin kamucu planlama ve kalkınma döneminde kimi zamanlar halkın kendi parası ile kurulan enerji santralleri, bugün AKP Hükümeti tarafından satılıyor. Satılan sadece enerji santrallerimiz değil, enerji kaynaklarımız, akarsularımız ve ülkemizin geleceğidir. 01.08.2003 ‘te alınan karar ile Başbakan’ın başkanlık ettiği ve kendisinin belirlediği dört bakandan oluşan Özelleştirme Yüksek Kurulu, 18 adet termik, 27 adet hidroelektrik ve 56 adet akarsu olmak üzere toplam 101 santralin özelleştirme çalışmalarını hız kesmeden sürdürmektedir.
24 Ocak 1980 kararlarının bir sonucu olarak yeniden tariflenen ve güçlendirilen liberalleştirme politikaları, 2001 yılında hızlanan elektrik sektörünü, santralleri ve elektrik şebekelerini sermaye birikim alanı olarak tanımlamıştır. Bu tarihten sonra devletin santral yapması yasaklanmış ve yüksek karlarla palazlanan enerji şirketleri devletin santrallerine göz dikmiştir.
Enerji sektörü, bir ülkenin en kritik üretim alanlarının başında gelmektedir. Kullanımı bir zorunluluk ve gelişmişlik seviyesini ifade eden elektrik enerjisi, insanlığın en temel ihtiyacıdır. Bilindiği üzere Cumhuriyetin ilk yıllarında elektrik santralleri sayısı oldukça az ve çoğunlukla elektrik dağıtım hatları dahil olmak üzere yabancı şirketlerin idaresindedir. Ülkemizde enerji sektörünün kamulaştırılması 1930’lu yılları bulmuş, yabancıların elindeki santrallerden daha büyük kapasitede ve devlete ait olan ilk termik santral ancak 1948’lerde kurulabilmiştir. Baraj tipi hidrolik santrallerin devreye alınması ise 1950’li yılların ikinci yarısına ve 1990’lı yıllara tekabül edebilmiştir. Takip eden yıllarda ülkemiz kendi enerjisini üretebilecek santralleri işletebilmiş, bilgi ve tecrübe birikimi sağlayabilmiştir. Kamucu yaklaşımın baskın olduğu yıllarda, enerji sektöründe araştırma-geliştirme, yatırım, işletme ve danışmanlık görevlerinin tamamı ülkemiz mühendislik birikimine sahip kurumlar eliyle gerçekleştirilirken, 1980’li yıllardan sonra bu kurumlar bir bir atıllaştırılmış, ardından da yetkileri sınırlandırılarak kapatılmıştır.
AKP ve AKP’den önce yönetime gelmiş olan tüm hükümetler, ülkemizin enerji sektörünün getirildiği durumdan sorumludur. Özelleştirmeye gerekçe olarak, kurumların verimsiz çalışması, eski teknolojiye sahip olması bir argüman olarak kullanılıyorsa, o zaman başlarında bulundukları Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun neden yatırım kararları almadıklarını, neden santrallerin kapasitelerinin düşürülerek verimsizleştirdiklerini ve işletimde bilgi eksikliği var ise neden konunun uzmanı olmayan kişilerin bilinçli bir şekilde bu kadrolara atadıklarını kamuoyuna açıklamalıdırlar.
AKP hükümeti döneminde palazlanan inşaat sektörü ve rantiyeci şirketler bugün gözlerini enerji ve ilgili olarak su sektörüne dikmiş, ÖİB önünde birer birer santrallerin ihalelerine girmektedirler. Devletin santral işletmeciliği yapmak gibi bir görevi olmadığını söyleyenler, özelleştirmeler sonucu işletim hakkını neden inşaat firmalarına verdiklerini açıklamalıdırlar. Enerji sektörü inşaat fabrikalarının mı, gıda sektörünün mü görev alanına girmektedir?
Özelleştirilen kurumlarda yaşanan diğer sorun da çalışanların işten çıkartılması ve taşeronlaşmadır. Santrallerin satış ihalelerinin enerji alanı ile ilgisi olmayan firmalara verilmesi zaten kalifiye eleman arayışı içinde olunmadığının bir göstergesidir. Bu durum bilindik olayların yaşanmasına davetiye çıkartacak bir yandan emek sömürüsü artarken diğer yandan iş cinayetleri haberlere konu olacaktır. Kırsaldaki en büyük istihdam alanı olan termik santrallerin özelleştirilmesiyle Ereğli gibi ekonomik olarak çöken kentler görülecektir.
Maliyet bazlı çalıştırılan santraller piyasanın kendi istediği şekilde fiyat belirlemesine engel olmaktadır. Elektrik üretim tesislerinin özelleştirilmesiyle fiyatların artacağı ve yaratılan bu yüksek karlı sektörde yeni santral yatırımı cazibesiyle arz güvenliğinin sağlanacağı planlanmaktadır.
Elektrik santrallerinin özelleştirmesi sırasında iddia edilen dışa bağımlılığı azaltma, kaynak çeşitliliğinin sağlanması, yerli ve yenilenebilir kaynakların azami ölçüde kullanılması argümanlarının hiçbir mantıklı karşılığı bulunmamaktadır.
Toplumcu Mühendisler ve Mimarlar Meclisi olarak tüm halkımızı, ülkemizin enerji sektörünü atıllaştıran, işin gerektirdiği teknik donanıma sahip olmayan firmalara teslim eden, santraller ile birlikte ülkemizin tüm yer altı ve yer üstü kaynaklarını özel sektöre peşkeş çekerek halkın daha pahalı elektrik tüketmesine neden olan AKP’den hesap sormaya çağırıyoruz.