31 Ekim 2019
Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketi, Arch Lobby’nin Amerika’dan başlayarak mimar meslektaşlarını göçmen gözaltı merkezlerinin, çocuk ıslahevlerinin tasarımına, sınır duvarlarının inşasına dair boykot etme ve örgütlenme çağrısını Türkiye’deki mimarlarla paylaştı.
Sınır; duvar, tel, akarsular, dağlar, vadiler, caddeler… Her coğrafyada farklılaşan bir biçimde şekilleniyor. Zamana, duruma göre de geçirgenliği ve katılığı değişiyor.
Bugüne baktığımızda yüzyılımızın tüm dünyada iç içe geçmiş büyük krizlerin yüzyılı haline geldiğini görüyoruz. İklim krizi, savaş, göç, su krizi… UNESCO’nun hazırladığı 2019 Dünya Su Raporuna göre iki milyar insanın temiz su kaynaklarına düzenli erişimi yok. Temiz suya erişimi konusunda dezavantajlı durumda bulunan gruplar arasında savaş bölgelerinden kaçan, zorla yerinden edilen göçmenler büyük oranda yer almakta. Rapora göre sığınma kamplarındaki temiz su imkânının ve sıhhi tesisatlarının durumu kaygı uyandırıcı seviyelerde.
Dünyanın her yerinde istatistiklere “hareketli nüfus” olarak giren farklı göçmenlik halleri, tüm coğrafyaların hem ekonomi-politik, hem sosyal alanlarını dönüştüren bir paradigma olarak varlığını koruyor. Türkiye gibi büyük göçmen nüfusa sahip, geçici barınma merkezlerinde, geri gönderme merkezlerinde, tüm kent merkezlerinde göçmenlerin yaşadığı bir ülkede mekanın büyük değişimini görmekteyiz.
Her fırsatta bir kriz olarak ifade edilen göçmenlerle yaşam pratiğine dair, çok da görünür olmayan bir konuyu tartışmaya açmak niyetiyle, Architecture Lobby’nin Göçmen Gözaltı Merkezlerinin Tasarımını Boykot Çağrısını çevirerek sizlerle paylaşıyoruz.
Büyük bir göçmen nüfus barındıran, Adalet Bakanlığı rakamlarıyla 137 yeni cezaevi inşa eden, OECD oranlarına göre 2. hapsetme oranına sahip bir ülkenin mimarları olarak, bu çağrının uluslararası göçmen politikalarına karşı önemli bir tavır olduğuna inanıyoruz.
Göçmen Gözaltı Merkezlerinin Tasarımını Boykot Çağrısı
“Architecture Lobby ve Sosyal Sorumluluk için Mimarlar/Tasarımcılar/Plancılar (ADPSR) mevcut hükümetin göçmen haklarına yönelik saldırılarını kınamaya devam ediyor. Bu saldırgan ve ırkçı politikalar korku ve kaos yaratmayı amaçlıyor; sığınma ve iltica arayanları hedef alıyor ve inşa edilen yapıları göçmenlere karşı silah gibi kullanıyor. Geçtiğimiz yılın (2018) Nisan ayında yayınladığımız ortak açıklamanın* ardından Architecture Lobby ve ADPSR, göçmen gözaltı merkezleri ile sınır duvarları ve türevi dahil her türlü göçmenleri engelleyecek altyapının, Sınır Devriye İstasyonlarının, ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) karakollarının ve çocuk ıslahevlerinin tasarım ve inşaatlarında yer almayı reddetmeleri için tasarımcılara çağrıda bulunuyor.
Yakın bir dönemde AIA (ABD Mimarlar Enstitüsü) gözaltı merkezindeki koşulları ve binaların kullanımındaki aykırılıkları kınayan bir açıklama yayınladı. AIA’nın sınırdaki insan haklarına dikkat çekmesini memnuniyetle karşılıyoruz, ancak mesleğimizin sağlık, güvenlik ve sıhhat sağlamaya yönelik sorumluluğunun yapı mevzuatlarına uygun pratikler üretmekten daha fazlası olduğunu idrak etmemiz gerekiyor. Yangın güvenliği, havalandırma ve mevzuatlara uyup uymadığından bağımsız olarak küçük çocukların ailelerinden koparıldığı bir gözaltı merkezi hiçbir şekilde sağlıklı bir yapı olarak düşünülemez. Mimarlık mesleği, göçmen gözaltı merkezlerini ortaya çıkaran ırkçı uygulamaları kati bir biçimde reddetmelidir; köklerini beyaz üstüncülüğünden alan insanlık dışı vahşi uygulamalar için üretilmiş yapıları aklayacak “iyi bir tasarım” yoktur.
2018 yılı yazında Architecture Lobby ve ADPSR, mimarlara, tasarımcılara, plancılara ve ilgili diğer profesyonellere herhangi bir göçmen karşıtı yapının tasarım ve inşaatında yer almayı reddetme çağrısında bulundu. O zamandan beri göçmen haklarına yönelik aralıksız süren saldırı kabul edilemez. “Sıfır tolerans” politikası adı altında kayıt dışı bütün sınır geçişlerinin mahkum edilmesi sonucu tekrar nasıl bir araya getirileceği hesaplanmaksızın binlerce çocuk ailelerinden koparıldı. 2018 Eylül ayından beri en az 6 çocuk gözaltında hayatını kaybetti; sığınma talebinde bulunanlar ABD ve uluslararası yasalara aykırı biçimde geri çevrildi, insani yardım çalışanları hakkında soruşturma başlatıldı. Güneybatı sınırında ağır silahlı milisler devriye geziyor; ICE düzenli olarak büyük baskınlar düzenliyor; gözaltı merkezleri kalabalıklarla taşarken bu tesislerde uzun süredir gündemde olan kötü muamele ve ağır koşullar aynen devam ediyor. Sınır Devriyesinin hastalıklı, ırkçı yapısı ifşa oldu; Meksika’da göz yaşartıcı gazla saldırdılar; Gümrük Muhafaza gazetecileri ve aktivistleri takibe aldı, göçmen karavanlarını hedef haline getirdi. Beyaz Saray, Merkez Amerika’ya yardımları kesti, göçmen kabulünü askıya aldı ve Guatemala’yı inanılmaz bir güvenli üçüncü ülke anlaşması için zorluyor. Ve başkan Amerikan Kongresi’ndeki beyaz olmayan dört kadın üyeyi, “suç yuvası” ülkelerine geri dönme çağrısı yaparak taciz etti.
Mimarlar, meslekleri gereği kamunun sağlığını, güvenliğini, sıhhatini gözetmekle sorumludur ve işte bu nedenledir ki yukarıda bahsini ettiğimiz insan hakları ihlallerine karşı durmalılar.”
Architecture Lobby bütün tasarımcıları seslerini yükseltmeye, herhangi bir sınır duvarı, göçmen alıkoyma merkezi, gözaltı merkezi ve çocuk ıslah evi inşaatında çalışmayı boykota ve okullarda, iş yerlerinde bu doğrultuda örgütlenmeye çağırıyor.
Başlatılan imza kampanyası için tıklayın
Kaynak:http://architecture-lobby.org/project/call-to-boycott-the-design-of-immigration-detention-centers/
Çeviri: Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketi, MDTH