2012 yılının Mayıs ayında çıkarılan “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu” ile toplamda 6.5 milyon binanın yıkılıp yeniden yapılmasını hedefleyen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yasayla ilgili değişikliklere gidiyor. Riskli bölgelerdeki binalar için daha önce 18 ayla sınırlandırılan kira yardımı, 24 aya çıkarılıyor. Bu yardımlar mal sahipleri ve müteahhitlerin dönüşüme katılmaları için sunulan bir çok teşvikten sadece birisi.
Bir diğer mali teşvik olan faiz yardımı ile ilgili de düzenleme yapılıyor. Bakanlığın protokol imzaladığı bankalardan kredi alındığı takdirde, “Dönüşüm Projeleri Özel Hesabı”ndan karşılanmak üzere faiz desteği verilebilecek. Bir taşla iki kuş vurma niyetindeki bakanlık, bir yandan dönüşüm projeleriyle kenti ranta açarken, diğer yandan faiz yardımıyla yandaş bankaları besleyecek.
Yapılan düzenleme mali düzenlemelerle sınırlı değil. Dönüşüm sürecindeki işlemlerin hızlanması için de bazı değişikliklere gidiliyor. Düzenlemeyle birlikte tapuda kayıtlı mal sahibinin ölmüş olması durumunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı birimleri mirasçılık belgesi verme yetkisine sahip olacak. AKP hükümetiyle birlikte daha önce belediyelerin, odaların ve diğer kurumların elinde olan yetkileri birer birer elinde toplayan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, nüfus kayıtlarıyla ilgili yetkiyle de donanmış olacak. Riskli yapılar söz konusu olduğunda bina sakinleri ya da mal sahiplerinin yaşadığı anlaşmazlıklar için de çözüm, benzer bir şekilde, yetkiyi ilgili müdürlüklere vermek olacak. Anlaşmazlık durumunda müdürlüklerin re’sen (kimseye sormadan, kendi başına) karar verme yetkisi bulunacak.
Rant odaklı yaklaşımıyla hem kentleri hem de vatandaşları betona mahkum eden AKP, yıllardır olduğu gibi ekonomik “istikrar”ı inşaat sektöründe vites büyüterek korumaya çalışıyor. Her vatandaş için ücretsiz, nitelikli barınma hakkı ise bu yasalar uygulandığı sürece mümkün görünmüyor. Kentlerimizi kurtarmanın yolu, bir kez daha kendini gösteriyor ki, rant siyasetine prim vermemekten geçiyor.